15 Nisan 2008 Salı

HEPİMİZ ÇOCUKTUK


Hijyenik olmayan pamuklu Amerikan'dan çocuk bezi ile tahta beşikte büyüdük.Çocuklar için güvenli kapaklar, kilitler, elektrik prizleri yoktu.Ve bisiklete kasksız,kısa pantalonla 'Çakal Sülüman'ının kiralık bisikletine binerdik 25 kuruşa...
Gideceğimiz yere yanımızda bir koruyucu ile değil yalnız giderdik hiç bir rizikoyu düşünmeden. Otomobilde çocuk koltuğu olmadan ve kemer bağlamadan taşırdı bizi.
Erkek çocuklar sokaklarda bilye,misket cikletten çıkan resimlerle oynardı.Yakan top,pata,uzun eşek,istop,eşek-topuz oyunlarımızdı.Oyunların bütün imalatı bize aitti.Eşek-topuzda eşek çıkınca tahta cetvelle ellerimize kabarıncaya kadar vurulur cezalar alırdık...
Bazıları bisiklet sahibiydi... Onları bir otomobil edası ile kullanır, bakar ve parkederlerdi,siler,tükürür temizler, sonra karşılarına geçip hayran hayran seyrederlerdi.
Kobak Çesmesinden su içerdik,elimizi dayayarak,kana kana...Pastacı Hasan amcanın 'Kaynana şekerlerini' yerdik, şekerli limonatalar,içecekler içerdik,Çan-ka'nın kara gazozuyla sarı gazozunu bilirdik kola olarak... 3-4 arkadaş aynı şişeden içerdik ve hiçbirimiz ölmezdik.hastalanırız diye kimse hayıflanmazdı...Halis Mulis 'Çarşı Ekmeği' yerdik ve fazla kilolarımız yoktu. Çünkü sokakta oynardık.
Oyuncak arabaları haftalarca uğraşıp kendimiz yapardık (ağzımızla) fren yapınca nasıl iz kaldiğını görebilmek için.Problemlerimizi kendimiz çözmeyi öğrendik.
Sabah evden çıkıp akşam sokak lambaları yanınca,akşam ezanına kadar dışarıda kalabilirdik. Anamız gece sokaktan bizi elimizden çeke çeke, bağıra bağıra alırdı eve.
Kimse bize ulaşamazdı cep telefonlarımız yoktu. Akıllara zarar! Playstationlar, videolar, PC,TV, 98 kanalli kablo yayını,internet, chat odaları yoktu.
Miço SÜLÜMAN'ın Bilardo Salonu vardı,illa orada toplanılırdı...Hakkı Dayının Çayı muhteşemdi...
Arkadaşlarımız vardı sokağa çıkar ve buluşurduk onlarla. Oynadığımız oyunlarda bazen canımız yanardı,ağaçtan düşerdik,heryerimiz çizilirdi,dizlerimiz, dirseklerimiz...
Cam paraya evet cam para karşılığı 'Cambaz Necdet' olup 'Siharbazlık ' yapardık. orkestramız araba parçalarından olurdu...
Kocabaş Çayına Marmara ve Kobar'a kaçar yüzme,dalma yarışmaları yapardık çayın suyundan içerdik ve en önemlisi bu çayda balık tutardık,balık...Az mı 'Kuzu kulak'topladık...
Çesitli kazalar ve yaralar olurdu. Ama asla haklılık-haksızlık kavgası olmazdı.
Kar ilçemizde ayrı bir şenlikti.Koca yokuştan aşağıya merdivenden kayak yaparak 10-15 kişi binerdik.Bazen Dondurmacı Gomer Memet Aganın evine toslar bazen de Balıkesir Caddesine inerdik.
Doktora yaralananla yaralayan beraber giderdik kimse de suçluluk duymazdı.Bir tane doktor tanıdık.Doktor Kemal...Sünnetçi Zogar İsmail'i görünce törpüde yapmasın diye nasıl da kaçardık...Polise ancak kız kaçırma olaylarına gitmek düşerdi...
Hatırlar mısınız kazaları? Dövüşürdük, itişirdik mosmor lekeler oluşurdu ama biz çabucak iyileşmesini öğrendik. Ağaç dallarından çelik-çomak oynardık,birbirimizin gözünü oymazdık.
Komşu bahçesindeki erik-kiraz ağacına dalardık.Bilirmisiniz "dalmayı" meyva bahçesine "dalmayı".
Bu arada sinemaları da unutmamak gerek...Sarıbaşın sinema,garibin sineması...Dalınca yakalansak bile önümüzdeki haftaya sözleşirdik...Haftaya gene dalmak için...
Siz hiç Hacı Ali'den 'Hayat dersleri'ne katıldınız mı?Sinemada Adnan abiden dayak yediniz mi?Şaka olsun diye hiç onun uzattığı elektrik kablosunu yakalayıp,ceryana kapıldınız mı?
Pazarlar da teneke kovalarda az mı gazoz sattık,simit sattık...Kim unutur'Osman aga'nın 10'luk 15'lik sade ve limonlu dondurmasının tadını...
Dut ağaçlarının tepesinde dolaşmayı, onu sallamayı ve örtünün üzerinden dut yemeyi bilirmisiniz?Bilirsiziniz tabii...
Hatırlarmısınız nufus sayımlarında ki ev hapsini...Nasılda beklerdik 'Gasteci Nafiz' amcanın oğlunun'Gasteeeeeeeeaaa' nidasını...
ÇANSPOR...Hepimizin hayaliydi orda oynamak...Sanki bir Fenerbahçe bir Galatasaraydı,bizim için...
Önceden haber vermeden bisikletle veya yürüyerek bir arkadaşımıza gidip zili çalardık, içeriye girip saatlerce oynar,konuşurduk (Düşünebiliyormusunuz habersiz). Eğer doğru zamanda gelmediysek içeri giremezdik. O zaman da hayal kırıklığını öğrenirdik, herşeyin istediğimiz gibi ve istediğimiz zamanda olamayacağını öğrenirdik ve darılmadan...
Öğretmenlerin daha çok zamanı vardı ve neşeliydiler. Herkes koleje gitmezdi, gitmeyenler de aptal sayılmazdı. Berber de olunabilirdi,tamirci çırağı da...
Şans-talih-kader-kismet sattınız mı sokaklarda. Bağıra bağıra. Sonra kutudaki gofretleri oturup bir köşede gizlice yediniz mi siz?
Yaptığımız herşeyin arkasında dururduk ve tutarlıydık dayak yiyeceğimizi bile bile. Okulla veya kanunla çelişkide olduğumuzda ailemiz bizi dışlar mı düşüncesi hiç olmadı bizde...
'Bir Maniniz Yoksa'diye başlayan laflara noldu şimdilerde...Sorumluluk sahibiydik ve herşeyi başardık.!!!.." Evet biz başardık ve çocukluğumuzu yaşadık doya doya...
Evet hepimiz Çocuktuk.
Şimdi mi?
Cevap siz de...


1 yorum:

Eyup dedi ki...

Salih Arkadaşım,
Gene beni eski ama bir o kadar da unutulmayan günlere geri götürdün.Okurken hep eskileri düşündüm ve bu yazıya daha ne katılabilir diye düşündüm.Olsa olsa şu andaki gençliğin neden bu kadar şiddette yöneldiklerini belki ekleyebiliriz diye düşündüm.
Salih,
Bizim birbirimizle olan ilişkilerimiz gerçekten çok doğaldı.Oynayabiliyorduk ve yeri geldiğinde kavga bile ediyorduk.Saatlerimiz bilgisayar karşısında geçmiyordu, sanal alem yoktu ama gerçek dünyanın çocuklarıydık.
Özlüyorum o günleri...riyasız,yalan -dolansız ilişkileri.Kalmadı öyle bi dünya be Salih...
Hiç olmazsa bizler çocuklarımız için sanallığı yok edebilsek.
Sana yürekler dolusu teşekkürler.Beni bir müddetliğine sanal alemden uzaklaştırdığın için.
Hoşçakal...