27 Haziran 2008 Cuma

derviş


bir kucak elma ile bayırlar aşan bir genç kıza


rast gelmiş bozkır sıcağında...


yorgunluktan al almış kızın yanakları.


-'Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?'


diye sormuş.


Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız.


-'Sevdiğim çalışıyor orada.


Ona elma götürüyorum.'


-'Kaç tane' diye soruvermiş derviş baba.


Kız şaşkın;


-'İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?
...

15 Haziran 2008 Pazar

BABALAR GÜNÜNÜN HATIRLATTIĞI RESİM...

Bilgisayara giren virüs,
Çan Kaymakamlığının hazırladığı,
"
http://www.can.gov.tr
" adlı siteye
arşivimden resim vermemi engellemişti.

Sonraları, Kaymakamlığın yaptığı bu siteyi
"Çan'lıların hak etmediği davranışlara maruz kalmasından"
dolayı ziyaret etmek de istememiştim.
Bana da virüs girmişti...

Ama nekadar haksız olduğumu bugün anladım.

"Fotoğraf Galeri"bölümünü tıklarsanız
şayet
6/115 fotoğrafta:

Çan eski Belediye Başkanı
Salim ADALI,
yanında-bir ihtimal-
Çan Kaymakamı,
Ekrem BERK
-ama bence değil-
yanında,
Babam,Manifaturacı Ferit CANAN,
Bir Asker
ve tanıyamadığım biri...

Altındaki yazı ise aynen şöyle:

1953-Zelzelenin ilk günlerinde Kaymakam ve Devlet Memurları...

Babam rahmetli o yıllarda
Manifaturacı,
Ama Demokrat Partinin
İl Genel Meclisi üyesi...

Aslında "Devlet Memuru"da sayılabilir...
Üç kız,
Üç oğlan çocuğu
yetiştirmiş
çok sevdiği
Devletine,milletine,Çan'a...
Hepsini de okutmuş
O devirde...

En yakın zaman da
Kaymakam beye bu resmi sitesinde
yayınladığı için
"Teşekkür Ziyareti"ne gideceğim.

Bu vesileyle bizde de olan
ama kaybettiğimiz,
bu resmi sitesine koyarak
Gün yüzüne çıkardığı için...

Kabul eder mi?
Bilmem...

"Allah Razı Olsun"
"Allah Rahmet eylesin"

Babalar Günün de
bana en güzel hediyeydi bu.

Hiç unutmayacağım
..

13 Haziran 2008 Cuma

oku-ma-yın...

okumak, tiryakilik yaratmadıkça yararlıdır,
sorunsa ,sorun bir aşamaya geldiğinde
başlar seksten, televizyondan uzak tutmasını,
kabızlığa ya da cinayet işleme eşiğine vardırmasını
bilemem ama, okumaya hayatında
geniş ve süreğen bir yer açan kişi,
çoğu kez farkına varmaksızın kendisini
dış dünyadan yalıtmaya, içindeki öteki
dünyaya geçmeye, orada yaşamaya koyulur,
birdenbire gerçekleşmez o geçiş,
zamanlar ister;
gelgelelim, ayırdına varıldığında geridönüş
olanağı pek kalmamıştır,
görülür.
geçişin uzunca bir zaman dilimine
yayılmasını sağlayan ana etmen,
yolunu tuttuğunuz diyarda
benzerlerimizin olduğunu, çevremizden
bir avuç hısmınızın yolda size eşlik edeceğini bilmenizdir,
ne ki bu da bir aşama sorunudur :
geri dönüş şansınız kalmadığında,
en az benzerleriniz kadar yalnız olduğunuzu
kavramakta gecikmezsiniz,tiryaki okur,
gün gelir benzerlerine benzemediğini anlar :
ben Quevedo'yla uğraşıyorum ,
o Milarupu'ya takmış: neyi, nasıl paylaşacağız?
okumanın belirgin zararlarından bir başkasının,
çok okuyanların çoğunun an gelip yazmaya da
başlamalarında biçimlendiğini söyleyebiliriz,
onca kelime , cümle kafatasının içinde rahat duracak değil ya,
punduna getirip harekete geçeceklerdir,
gerçi hiç okumadıkları,
hatta bununla övündükleri halde
yazar olanlar gelebilir akla ama,
bizim ülkemize özgü bir türdür bu,
genelleme yapamayız.
okumaktan kaynaklanan, oysa kimsenin
kabule yanaşmadığı bir zarar,
okumanın anlaşılamamasına bağlı olarak ortaya çıkar;
her kafadan bir ses çıkar,
her yorum bir öncekini yalanlar,
öylesine kaygan bir zemin yaratır ki anlam,
kitabın yazarı bile onun üzerinde
uzunboylu bir hakka sahip değildir.

(enis batur-pervasız/pertavsız)...

bu konuda Hollandalı çizer Jost Warte'nin-Okumanın
Zararlarıadlı 12 kartpostaldan oluşan
bir dizisine de bakabilirsiniz....

bütün zararlarına karşın okumayı bırakmayın siz dostlar:)

Cengiz Aytmatov yaşamını yitirdi...


Dünyaca ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov, böbrek yetmezliği sonucu tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
Kırgızistan Devlet Başkanlığı Basın Sözcüsü Dosalı Esenaliyev, yaptığı açıklamada, Almanya’nın Nürnberg kentinde tedavi gören Cengiz Aytmatov’un yaşamını yitirdiğini bildirdi. Esenaliyev, yazarın ölümü ile ilgili olarak Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev’in bilgilendirildiğini söyledi. Solunum cihazına bağlı olarak yoğun bakımda tutulan yazarın sağlık durumunun kritik durumuna geldiği ifade edilmişti.Aytmatov, bir Rus televizyon kanalının belgesel çekimleri için gittiği Tataristan’ın başkenti Kazan’da 16 Mayıs’ta ani böbrek rahatsızlığı geçirmesi üzerine hastaneye kaldırılmıştı.79 yaşındaki yazar, 18 Mayıs’ta ambulans uçakla Almanya’ya nakledilmişti.
Yazar Aytmatov, Kırgızistan’daki Talas eyaletinin Şeker köyünde 12 Aralık 1928 yılında dünyaya gelmişti. Kırgızistan’da 2008 yılı, Cengiz Aytmatov yılı ilan edilmişti.Kişisel Yaşamı 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasal sistem, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu.
On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze (şimdiki adıyla Bişkek) Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu.Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Ardından, yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Yapıtları yüz ellinin üstünde dile çevrildi. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Kırgızistan'ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesini Lüksemburg'da büyükelçi olarak temsil etti.
10 Haziran 2008 tarihinde Almanya'da vefat etti.
Siyasal Yaşamı
Cengiz Aytmatov; edebi çalışmalarına ek olarak, Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinin Kırgız delegeliğini üstlenmiştir. Ayrıca eski Kırgızistan Dışişleri Bakanı Askar Aytmatov'un babasıdır.
Yapıtlarından Bazıları
Zorlu Geçit (1956) Yüzyüze (Лицом к лицу, 1957) Cemile (Kırgız Türkçesi Жамийла, Rusça Джамиля, 1958) İlk Öğretmenim (Первый учитель, 1962) Dağlar ve Steplerden Masallar (Повести гор и степей, 1963) Elveda, Gülsarı! (Прощай, Гульсары, 1966) Beyaz Gemi (Kırgız Türkçesi, Ак кеме : Ak Keme) (RusçaБелый пароход, 1970) Selvi Boylum Al Yazmalım (1970) Fuji-Yama (Восхождение на Фудзияму, Fuji Dağının Tepesi 1973) Gün Olur Asra Bedel ,(Kırgız Türkçesi Кылым карытар бир күн),(Rusça И дольше века длится день, 1980), Darağacı - Disi kurdun Rüyalari (Плаха, 1988) Toprak Ana Cengiz Han'a Küsen bulut Çocukluğum Kırmızı Elma Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı - 2007) Gün Olur Asra Bedel Dişi Kurdun Rüyaları

10 Haziran 2008 Salı

ÇANAKKALE GEÇİLİR !…




“Çanakkale geçilmez”, sözü kime ait biliyor musunuz?
Bir Avustralyalı gazeteciye…
Bu genç adam, Avustralya’nın “Melbourne Age” isimli gazetesinin savaş muhabiri.
Adam gerçekçi; adam gözlemci...
Bakıyor ve gerçeği onikiden vuruyor...
Ve kendi başbakanına el yazısı ile mektubunu gönderiyor:
- Çanakkale geçilmez... Hemen çekilin.
Durum tetkik ediliyor ve gerçek su yüzüne çıkıyor.
İşte bu çetin savaş, böylece Osmanlı ordusunun zaferi ile sonuçlanıyor; İstanbul kurtuluyor. Devlet, bir süre için daha savunulmuş oluyor.
Bu gerçekçi gazeteci, ülkesinde kahramanlar gibi karşılanıyor ve “Sir” unvanı ile şereflendiriliyor.
Adam savaştan sonra arılar gibi çalışmaya devam ediyor.
Hızır Aleyhüsselam, bu sevgili “Sir” kuluna,
- Yüüürrr ya kulum, diyor.
Orta yaşlarına gelmiş ünlü gazeteci yürüyor.
- Daha yürrrü ya “Sir”, diyor Hızır hazretleri
Artık yaşlanmış durumda olan kutsanmış gazeteci yürüyor.
Ve 1952 yılında hayata gözlerini yumuyor.
Ünlü gazetecinin oğlu küçük “Sir”, babasının yolunda Hızır Aleyhüsselamın emirlerine itaat etmeye devam ediyor.
- Yürrrüüü!..
Yürüyor.,
- Yürrrüüü
Yürüyor.
Küçük “Sir” bugün 75 yaşında.
75 televizyon kanalının sahibi.
115 Gazetenin maliki.
Tam bir imparator “Sir”imizin mahdumu...
Tam 600 milyon izleyiciye ve 11 milyon okuyucuya hitap ediyor.
Onları “bilinç”lendiriyor; yönlendiriyor; şenlendiriyor...
Yıl, içinde bulunduğumuz yıl...
Ülke, içinde bulunduğumuz ülke...
Piyasa, içinde debelendiğimiz piyasa...
Çanakkale’nin geçilmez olduğunu ilk anlayan;
Ve bu ülkenin dövüşerek elde edilmesinin mümkün olmadığını dünyaya ilk çıtlatan,
ünlü gazetecinin muhterem mahdumu, sayın Rupert Murdoch,
TGRT’yi satın alıyor...
Çil çil sayıyor paracıklarını.
“İnsan”a yatırım yapıyor oğul “Sir”imiz.
Türk insanına!..
Türk insanın bilincine koyuyor ipoteğini... Ve O’na bunu satanların izin ve icazeti ile... Alıp götürüyor TGRT’yi.
Diyeceksiniz ki, belki, (hani) TGRT satılmasaydı, ne fark ediyordu ki...
Uzaktan bakınca, haklı gibi gözüküyorsunuz; ama, bence haksızsınız.
Hele bir düşünün bakın...
Çanakkale’nin nasıl alınamayacağını dünyaya ilk haber veren babanın oğlu, Çanakkale’nin nasıl alınacağını dünyaya açıklayan adam oluyor...
Tarih tekerrürden ibarettir, diyenlere bu önemli gerçek ithaf olunur.
Çanakkale, satılan atar damarlarımıza rağmen yine geçilmeyecekse, eğer gerçekten öyle olacaksa... tarih tekerrür mü etmiş olacaktır?
Zaman ve mekan her zaman tekildir; özneldir; benzersizdir.
Tarihte tekerrür etme olarak algıladığımız “şey”, tarih bilinci ile tarihe bakıp, onlardan dersler çıkarma gayretidir.
O zaman gelin şu yukarıdaki tarihi gerçekten biz de dersler çıkartalım.
Ne dersiniz?

1 Haziran 2008 Pazar

SALİH CANAN'IN DOĞUMGÜNÜ BUGÜN
























Giderayak / Nazım Hikmet Ran

Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.